Eğitim Bir sen Antalya Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran: "Zulüm egemenlik enstrümanına dönüştü" | 26 Nisan 2024İmar Haber

26 Nisan 2024 - 21:23

Eğitim Bir sen Antalya Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran: “Zulüm egemenlik enstrümanına dönüştü”

EĞİTİM BİR SEN ANTALYA ŞUBE BAŞKANI EYÜP BÜLENT MİRAN, 10 ARALIK DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ DOLAYISIYLA YAPTIĞI AÇIKLAMADA, “HAKSIZLIK ARTIK BİREYSELLİKTEN ÇIKMIŞ, BAZI ÜLKELERİN YAZGISI HÂLİNE GELMİŞ; ŞİDDET KANIKSANMIŞ, ZULÜM EGEMENLİK ENSTRÜMANINA, KÖRLÜK VE SAĞIRLIK BİR İLETİŞİM BİÇİMİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR” DEDİ.

Eğitim Bir sen Antalya Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran: “Zulüm egemenlik enstrümanına dönüştü”
Son Güncelleme :

10 Aralık 2020 - 10:40

Google News Google News href="http://www.facebook.com/share.php?u=https://www.imarhaber.com/egitim-bir-sen-antalya-sube-baskani-eyup-bulent-miran-zulum-egemenlik-enstrumanina-donustu/33467/" title="facebook">

Eğitim Bir Sen Antalya Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Haksızlık artık bireysellikten çıkmış, bazı ülkelerin yazgısı hâline gelmiş; şiddet kanıksanmış, zulüm egemenlik enstrümanına, körlük ve sağırlık bir iletişim biçimine dönüşmüştür” dedi.

Miran, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ilan edilmesinin üzerinden 72 yıl geçmesine karşın emeğin sömürülmesine, haksızlıkların sürmesine, kanın akmasına, masumların öldürülmesine, insanların yerinden yurdundan edilmesine engel olunamadığını belirtti. Miran, evrensel değerleri ayakta tutmak, insanı korumak, haklarını savunmak idealiyle gündeme getirilen ve tüm dünyaya ilan edilen bu bildirgenin, insanlığın hiçbir mağduriyetine çare olamadığını, bu bildirgeye rağmen insanlığın önleyici, etkin bir irade gücü ortaya koyamadığını vurguladı.

Eyüp Bülent Miran, bazı coğrafyalarda savaşın normal hayat düzeni, terörün gündelik olay, mülteciliğin kader; barış, huzur ve adaletin ise sıra dışı bir hâl aldığını, haksızlık, sömürü, açlık, ölüm, şiddet ve istismarın sıradan; hukuk, adalet ve eşitliğin sıra dışı hale geldiğini söyledi.

“Haksızlık bireysellikten çıkmış”

Miran sözlerini şöyle sürdürdü: “Haksızlık artık bireysellikten çıkmış, bazı ülkelerin yazgısı hâline gelmiş; şiddet kanıksanmış, zulüm egemenlik enstrümanına, körlük ve sağırlık bir iletişim biçimine dönüşmüştür. ‘İnsanca yaşama’ hakkının sınırlarını belirleyen beyannameye rağmen, ne yazık ki, emeğin sömürülmesine, haksızlıkların sürmesine, kanın akmasına, masumların öldürülmesine, insanların yerinden yurdundan edilmesine engel olunamadı. Srebrenitsa’da, Hocalı’da, Halepçe’de, Doğu Türkistan’da yaşanan soykırımlar bu dünyanın gözü önünde gerçekleşmiş; Filistin, Irak, Afganistan, Suriye, Libya göz göre göre işgal edilmiş; iç savaş, salgın ve açlık insanlık tarafından Afrika’nın normal hâli gibi kanıksanmıştır. Aylan Bebeklerin cansız bedenleri sahile vuruyor, George Floydlar sırf ten renginden dolayı sokak ortasında resmî üniformalılar tarafından katlediliyor, Pierre Webolar maç esnasında stadyumda ırkçı saldırıya uğruyor. İslamofobi bilinçli bir şekilde yaygınlaştırılıyor, Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (SAV) yapılan hakaretlere başka konularda özgürlük savunucusu, barış elçisi olanlar sağır ve dilsiz kalıyor. Mescid-i Aksa’ya yönelik çirkin saldırılar karşılıksız kalıyor. Bütün bunlar göstermektedir ki, başta Batı olmak üzere, birçok devlet için bazı temel insan hakları bile sadece kendileri için geçerlidir”

“Sınıfta kaldı”

Dünyanın insan hakları konusunda sınıfta kaldığını ifade eden Miran, “Bugün dünyanın vicdanlı tüm insanlarının, uluslararası kuruluşların, hükûmetlerin önündeki en büyük görev, insanlığı tehdit eden tehlikelere karşı tedbir almak, maddi ve manevi tüm tahripleri ortadan kaldıracak adımları atmaktır. Siyasetçilerin, sivil toplum örgütlerinin, medyanın ve münevverlerin bu konuda sorumluluğu büyüktür, hassasiyetleri de o oranda yüksek olmalıdır. Eğitim-Bir-Sen olarak, hak ve özgürlük mücadelemizde, hayat hakkının kutsal, masum bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek gibi olduğu bilinciyle her coğrafyada hayatı savunduk; insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışıyla emek mücadelesi verdik; afette, mağduriyette, kimsesiz bir el gördüğümüz her yerde ‘biz buradayız’ dedik. Barışın, adaletin ve özgürlüğün savunuculuğunu yaptık. Aynı ideallere inananların dayanışma içerisinde, adil olanların daha güçlü, emeğin daha kıymetli olduğu; hiçbir insanın mağduriyet ve mahrumiyet yaşamadığı bir dünya temennisiyle” dedi.